Çocuklukta ahlaki gelişim çocuğun doğumundan itibaren başlar. Ahlaki gelişimde çocuğun ebeveyni, arkadaş grubu, öğretmeni sosyal çevresini oluşturur. Kendisine ilk rol model aldığı ailesidir.
Piaget, çocuğun ahlaki gelişimini 6-12 yaş arasını kapsayan iki dönemde özetler. Dışsal kurallara bağlılık döneminde kayıtsız şartsız, sorgulamadan otoriteye uyma söz konusudur. Uyulmadığı takdirde cezalandırılmalıdır. Kurallar kesin ve değişmezdir. 12 yaşından sonra ahlaki özerlik dönemine geçilir.12 yaşından itibaren çocuk ahlaki değerlerini, toplumsal kurallarını sorgulamaya başlar. İlk iki yıl anlama becerilerini geliştirdiği dönemdir. Bu dönemde sesleri daha da ayırt ederler. Ba-ba, de-de gibi heceleri tekrar eder. Kısa ve net söylenen cümleleri anlamaya başlar. 3-6 yaşlarda ise bencil davranışlar görülür. Çocuk kendini dünyanın merkezinde görür. Bu döneme “benmerkezcilik dönemi” denir. Çocuk bu dönemde daha çok duygularının etkisi altındadır. Örneğin kendisine sevdiği bir şeyi vereni, vermeyenden daha çok sever. Zihinsel yapısı tam gelişmediğinden daha çok duyguları üzerinden hareket eder.
Çocuk duygularını çevresinde bulunan insanları gözlemleyerek, onların davranışlarına ve konuşma şekillerine, yaptığı hareketlere bakarak öğrenir. Başkalarının davranışlarını taklit etmeye, benimsemeye ve rol model almaya da “öykünme”denir. Öykünme toplumsal öğrenme sürecidir.
Çocukta vicdan gelişimi ise 5 yaşından sonra başlar. Çocuğun içinde bulunduğu toplum ve ailesi çocuktan ne tür davranışlar yapmasını veya yapmamasını istiyor ise çocukta vicdan gelişimi o yönde gelişir. Çocuk ile yakın iletişim kuran kişiler aile ve çocuğa bakım yapanlar burada büyük bir rol model üstlenir. Anne ve babanın birbirlerine karşı tutumları, ailenin çocuk ile kurduğu iletişim, anne ve babanın birbirlerine gösterdikleri davranışlar çok önemlidir.
Çocuğa empati kurmayı, insanlara yardım etmenin güzel bir şey olduğunu ve merhametli olmayı, diğer insanlara ve canlılara karşı nazik ve merhamet sahibi olması gerektiğini öğretmeliyiz. Bu görev ilk olarak çocuğun en çok vakit geçirdiği ilk öğretmenleri olan anne ve babaya düşüyor. Her şey sevgi ile olur. Ebeveynlerin çocuklarına gösterdikleri koşulsuz şartsız sevgi en önemlisidir. Çocuklarla vakit geçirmeli, birlikte etkinlikler yapmalı, bir kuşa yem verip, bir kediyi besleyip başını okşamalı veya bir çiçeği sulayarak çocuğun kendi dışındaki canlılara da değer vermesi gerektiğini öğretmeliyiz. Aynı zamanda merhamet duygularını da geliştirmiş oluruz.
Sevgi, insanı besleyen yegâne duygudur. İnsanlar ilk olarak sevilmeyi öğrenir ilk sevilme duygusu ise anne ve bebeğin arasında gerçekleşir. Çocuğun güzel ahlak ile ilgili bir hareketi görüldüğünde takdir ve taltif edilmeli ve çocuk mükafatlandırılmalıdır. Bu durum çocuğu iyiye teşvik eder. Bazen kusurlarını görmezden gelip yaptığı kusuru gizlice araştırıp çocuğa zarar verecek bir davranış görüldüğünde çocuğa bunun zararları anlatılmalıdır.
Ahlaki gelişimde öğretmenin rolü de önemlidir. Öğretmenin çocuğa rol model olması çocukta iyi veya kötü bir iz bırakır. Aile ve öğretmen iş birliği de önemli bir etkendir. Bu durumda öğretmenin kişilik özellikleri, sahip olduğu değerler, çocuğun davranışlarına da yansır. Çocuklar bu durumdan olumlu ve ya olumsuz etkileneceklerdir. Öğretmenin bu durumda sabrı, azmi, ilgisi ve mesleki değerleri, bilgi ve becerileri, sorumluluk sahibi olması, çocuklar ile iletişiminde eksiklik gösteriyorsa istenilen eğitim sürecine ulaşmak zor olacaktır.
Osmanlı zamanında çocuğun bütün hakları İslami hukuk çerçevesinde korumaya alınırdı. Çocuklar ciddi bir disiplin içerisinde yetiştiriliyorlardı. Doğum öncesinden itibaren bir hazırlık başlar ve Osmanlı kültürü ile yetişmesi için maddi manevi gereken her türlü kaynak sağlanırdı. Kız çocuklarına “Sultan”, erkek çocuklarına ise “Şehzade” diye hitap edilirdi. Eğitim zamanları geldiğinde hocalar atanır, dersleri törenle başlardı. Sanat derslerine ve müzik derslerine önem verilirdi. Özellikle kız çocukları piyano dersleri alırdı. Erkek çocuklarının ise boş zamanlarında yaptıkları etkinlikler spor yapmak, at binmek ve ok atmaktı.
Çocuklar ilk eğitimini ailede aldıktan sonra 4-5 yaşlarına geldiklerinde mahallelerinde bulunan sübyan mektebine başlarlardı. Sübyan mektebinde dini bilgilerini öğrenirlerdi ve ilk aşama besmeleyi öğrenmekti. Mektebe ilk başladıkları zaman düzenlenen törene “bed-i besmele” denirdi. Bu tören çocukların okula gitme korkusunu azaltmayı ve çocuklara okuma isteğini aşılamayı amaçlardı.
Anne terbiyesi Osmanlı’da büyük önem taşıyordu. Annenin süt veremediği durumda süt anne bulunuyordu. Süt annenin iyi ahlaklı, iyi huylu, temiz ve iyi soydan gelmesine önem verilirdi. Çocuklar bed-i besmele ile başladıkları mektepte seviyelerine uygun olarak Kur-an, ilmihal eğitimi ve matematik dersleri alırlardı.
Osmanlı zamanında terbiye ve ahlaka çok fazla önem verilirdi.
Kısacası ahlak; hoşgörü, nezaket, saygı, sevgi, adalet gibi insancıl değerlerdir. Ahlaki yönü eksik bir toplumda yetiştirilen çocuklar gerçek ahlak sahibi olamazlar. Çocuğun içinde bulunduğu toplum ahlaki yönden bir eksiklik göstermiyorsa gerçek ahlak sahibi ve erdemli çocuklar yetiştirilebilir.
Rabia Kara